Bir zamanlar şehrin en göz alıcı gülü olan, parlak ve cesur o kadın, babasının yeniden evlenmesiyle, ticaret odası başkanının yanına gönderilir. Beklenmedik bir şekilde, soğuk ve mesafeli bu adam onun sığındığı şefkatli liman olur. Onu annesinin soğuk mezar taşının önünden alıp bir yuva verir. Bütün keskinliğini törpüleyip gururunu bir kenara bırakarak, kalbini avuçlarında ona sunar - ancak o zaman adamın kalbinde aslında üvey annesinin kızı olan, saf görünen o kadını sakladığını fark eder. O kadını korumak için defalarca onu umursamazca terk eder, itibarını yerle bir eder; araba kazasında ağır yaralıyken ilgilenmez; hatta annesinden kalan tek mirası bile o kadını mutlu etmek için vermesini ister! Sonunda umutsuzluk içinde karşılık verip o kadını yaraladığında, onu acımasızca hapse gönderir. Böylece şehrin gülü tamamen solar, kalbi küle döner. Kararlılıkla döner ve şehrin komutanının şifa bulmak için evlendiği gelin olur. Başlangıçta çaresizlikten bir taviz gibi görünse de, beklenmedik bir şekilde uzun zamandır süren bir sevgiye düşer. Komutan ona yıllardır gizlice aşıktır, ona saygı ve sevgi gösterir, ailesi de onu tamamen iyi niyetle sarıp sarmalar. Onun şefkatli koruması altında, yavaş yavaş yaralarını iyileştirir ve el ele tutuşarak kıskanılan bir çift olurlar. İşte o zaman o adam ne kadar büyük bir hata yaptığını fark eder - içten pazarlıklı bir kadın için, sevdiği gülü kaybetmiştir. Çılgınca geri kazanmaya, telafi etmeye çalışır, ancak o şehrin kapılarının ona çoktan kapandığını ve ona yaklaşma hakkını bile kaybettiğini anlar. Sonunda, ihtişamın zirvesinde olsa bile, sonsuz pişmanlığıyla yalnız kalır.